Geçenlerde eve aldığımız teras salıncağının askı parçalarından biri hatalı çıkmıştı; fakat bunu salıncağın kurulumunu neredeyse bitirmek üzereyken fark etmiştik. Ben ısrarla eşime salıncağı aldığımız mağazaya iade etmemiz ve yenisiyle değiştirmemiz gerektiğini söylerken eşim ise bu fikre sıcak bakmamıştı. Israrla ve azimle hatalı askı parçasını kancaya geçirmeyi başardı ve salıncağın kurulumunu hatalı parçayla da olsa tamamladı. Hatalı parça olmasına rağmen salıncağı kurabilmiş olmasının verdiği zafer hissiyle de “çocuklar gibi şen” bir şekilde siftahı yaptı ve güzelce sallandı.
Salıncağı iade
etmek istememesine o zaman şaşırmıştım; zira ben iade edip yenisiyle
değiştirmeye çok hevesliydim; fakat bu davranışın ardında yattığını düşündüğüm
psikolojik sebeple ilgili yazılar okuduğum zaman eşimin bu davranışını “mantıksız
bir mantık” temeline oturtabildim: Batık maliyet yanılgısı.
Batık maliyet
yanılgısı; bir şeye para, zaman, emek, enerji vb. anlamlarda ne kadar çok
yatırım yapmışsak o iş batık bir maliyete dönüşmüş olsa bile o işe tutunma
ihtimalimizin o kadar arttığını ifade eden psikolojik bir durumdur. Yani örneğin
bir şeye ne kadar çok para harcamışsak harcadığımız paranın boşa gittiğini
anlamış olsak bile o şeyden vazgeçmeyiz, o şeyde ısrar ederiz. Bizim örneğimiz
üzerinden konuyu anlatmaya çalışayım. Salıncağın
kurulumunda ben sadece ufak tefek getir götür işleri yapmıştım, işin çok büyük
bir kısmını ise eşim halletmişti, yani salıncak kurulumunda ikimizin verdiği
emek kıyaslandığında onun verdiği emek çok daha fazlaydı. Dolayısıyla ben çok
da emek sarf etmediğimden üründen vazgeçme eşiğine çok kısa bir sürede
gelmiştim. Oysaki eşim, verdiği emek çok olduğu için batık maliyete (hatalı
askı parçasına) katlanmayı tercih etmişti, yani batık maliyet yanılgısına
düşmüştü ve bu nedenle ürünü değiştirmek istemedi ve mevcut ürünle kuruluma
devam etti.
![]() |
Batık maliyet yanılgısına verilen yaygın örneklerden biri de sırf biletine para ödediğiniz için izlemek zorunda hissettiğiniz film örneğidir. |
Bir önceki
paragrafın son cümlesi, bu hikâyeyi anlatırken ele alacağım bir diğer kavram
olan statüko ön yargısına örnek niteliğinde. Zira statüko ön yargısı, karar verme
aşamasındaki bir bireyin alternatifler arasından, mevcut durumu korumaya
yönelik olanı seçme eğilimidir. Her ne kadar diğer alternatifler daha iyi
sonuçlar barındırıyor olsa dahi birey, mevcut durumunu korumaya yönelik bir
eğilime girer. Belki de değişimden korktuğu için birey, mevcut durumunu koruma
yönünde hareket eder. Bu eğilim, statüko ön yargısı olarak isimlendirilir. Hikâyemize
dönecek olursak ürün hatalı parçaya sahip ve yenisiyle (hatasız parçalı)
değiştirme alternatifi olmasına rağmen eşimin mevcut ürünü tercih etmesi,
statüko ön yargısının bir göstergesi. Benzer şekilde benim de 9 yıllık (evet,
abartmıyorum!) cep telefonumdan vazgeçemeyip ısrarla yenisini almamam ve mevcut
telefonumu kullanmaya devam etmem de statüko ön yargısının bir örneği olabilir.
Gerçi bu tercihimde eşyalarımla kurduğum duygusal bağın da etkisini göz ardı
edemem. Eşyalarımla kurduğum söz konusu duygusal bağın da psikoloji
literatüründe bir karşılığı var: Sahiplik etkisi.
![]() |
Atalarımız da statüko ön yargısından muzdariplermiş=d |
Sahiplik etkisi, kişinin
sahip olduğu eşyalara gereğinden fazla değer biçmesi sonucunda onları elden
çıkaramaması, sahip olmadığı mallara göre onları daha üstün görmesi
durumu/yanılgısı olarak ifade edilir. Gerçekten de sahip olduğum 9 yıllık
telefonumu üst model telefonlardan bile daha iyi görüyor, fotoğraf kalitesi
konusunda telefonumun üstüne tanımıyorum. Geçenlerde bir akrabamın bana jest
olsun diye kendi üst model telefonunu benimkiyle takas teklifini bile geri
çevirdim. İşte bunlar hep sahiplik etkisinden. Ama o da ne?! Sahiplik etkisiyle
çok yakından akraba bir diğer kavram da “bu yazıda ben de olmalıyımm!” diyor ve
sesine kulak veriyorum: Kayıptan kaçınma ön yargısı.
![]() |
Sahiplik etkisinin (İng: Endowment effect) bir sonucu olarak kendi sahip olduklarımıza daha çok değer biçtiğimizi anlatan bir görsel |
Kayıptan kaçınma ön yargısı, kişinin sahip olduğu bir eşyayı kaybetmekten duyacağı mutsuzluğun, kişiye o şeye sahip olmanın getireceği mutluluktan daha fazla olması sonucunda ortaya çıkan ön yargıdır. Bu nedenle kaybı vurgulayan mesajlar, kazancı vurgulayan mesajlardan daha etkili olabilir. Örneğin “bu diş macununu kullanmazsanız diş kaybına varan sorunlar yaşayabilirsiniz” mesajı, “bu diş macununu kullanırsanız sağlıklı diş etleriniz olur ve diş kaybı yaşamazsınız” mesajından daha etkili olabilir kayıptan kaçınma ön yargısına göre.
![]() |
Kayıptan kaçınma ön yargısının bir sonucu olarak kaybın getirdiği mutsuzluğun, kazancın getireceği mutluluğa kıyasla daha ağır geldiğini ifade eden bir görsel |
Öte yandan 9 yıllık telefonumla olan
hikâyeme dönecek olursak statüko ön yargısı, sahiplik etkisi ve kayıptan kaçınma
ön yargısının etkisiyle cazip bir telefon takası teklifini geri çevirmiş
bulunmaktayım. Peki bundan pişman mıyım? Çoğu kişi bu tercihimde rasyonel
davranmadığımı, mantıksız davrandığımı düşünmüş olsa da pişman değilim!=)
Yaşasın kadim (!) telefonum! Yaşasın sahiplik etkisi ve türevleri!=)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder